hislerini (bilhassa aşkını) gizleyememek, belli etmek, açığa vurmak, açık kalpli olmak.
hislerini saklamamak, içi dışında olmak, sır tutmamak, açık kalpli olmak.
duygularını herkese göstermek
Verb
konukseverliğini istismar etmek
Verb
kullanım ve yıpranma yüzünden bozulma
kullanım veya yıpranma yüzünden bozulma
giyecek uygun bir şeyi olmamak
Verb
oldukça yıpranmış görünmek
Verb
erkek elbisesi/giysisi.
Noun
gece giysisi/elbisesi.
Noun
aşınma izleri göstermek
Verb
çocuk giysilerinde uzmanlaşmak
Verb
her türlü aşınmaya dayanmak
Verb
kötü kullanıma karşı direnmek
Verb
ihmal edilmiş gibi görünmek
Verb
yüzünde bir gülümseme olmak
Verb
(a) aşındırmak, yıpratmak.
In the course of centuries, the wind has worn the rocks away. (b) biteviye geçmek, (c) tükenmek.
basamakları aşındırmak
Verb
yas tuttuğunu göstermek için siyahlar giymek
Verb
(a) yavaş yavaş yıpratmak/yıpranmak/aşın(dır)mak.
He finished the wood by rubbing until he wore the surface down/ until the surface wore down. (b) zayıfla(t)mak, yor(ul)mak, kuvvetten düş(ür)mek.
The illness wore her down. (c) yenmek, dize getirmek, üstün gelmek, pes dedirmek.
To wear down the opposition.
birinin şevkini kırmak
Verb
birinin iradesini zayıflatmak
Verb
birinin iradesini kırmak
Verb
birini güçten düşürmek
Verb
birşeyi düzleştirmek
Verb
düşmanın direncini kırmak
Verb
muhalefeti aşındırmak
Verb
kimsenin boyunduruğu altına girmemek
Verb
(etkisi) azalmak, azalıp yokolmak, dinmek.
The pain is wearing off.
yavaş ilerlemek/geçmek, can sıkmak.
The meeting wore on all afternoon.
as the evening wore on: akşam ilerledikçe.
birinin sinirine dokunmak
Verb
=
wear through: (a) tamamile eski(t)mek, eskiyip kullanılmaz hale gelmek, aşınıp tükenmek.
Her shoes wear out quickly when she goes walking. Worn-out old shoes. (b) yormak, yıpratmak, takatsiz bırakmak.
All this talking wears me out.
wear oneself out: bitkin/mecalsiz hale gelmek.
birinin sabrını tüketmek
Verb
kötü kullanım yüzünden aşınmak
Verb
birinin misafirperverliğini suiistimal etmek
Verb
birinin yanında çok uzun kalmak
Verb
bambaşka bir vecheye bürünmek
Verb
yoksul gibi görünmek
Verb
(a) palyaço gibi /rengârenk giyinmek, (b) palyaçoluk etmek, (c) gülünç düşmek, rezil olmak.
(evde) sözünü geçirmek, hükmetmek,
argo borusu ötmek.
She's the one who wears the pants : Evde onun sözü geçer/borusu öter.
basamakları aşındırmak
Verb
ailede karar veren kişi olmak
Verb
ailede kararları alan kişi olmak
Verb
ilgi çekiciliğini yitirmek
Verb
ilginçliğini kaybetmek
Verb
gün boyunca yorulmak
Verb
yavaş yavaş son bulmak
Verb
(eşya) iyi dayanmak.
wear (one's years) well: (ihtiyar) dinç kalmak.
a well worn joke: eski/bayat nükte.
içinden geçenleri açıkça göstermek
Verb
duygularını açığa vurmak
Verb
duygularını gizlememek
Verb
yıpranma ve eskimeyi hesaba katmak
Verb
eskimeye eğilimli olmak
Verb
meslek gereği bedenin uğradığı hasar
normal eskime ve yıpranma
üzgün görünmek, yüzü gülmemek, suratını (bir karış) asmak.
araba lastiği aşınma oranı
aşınma ve yıpranma payı olarak falan miktarı düşmek
Verb